Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Eğitim Sen Zonguldak Şube Başkanı Orhan Yılmaz, durumu ve yaşananları rezalet olarak nitelendirdi. Yılmaz açıklamasında şu görüşleri sundu:
"Okullar açılalı neredeyse 3. haftasını doldururken başta merkez ilçe olmak üzere bazı ilçelerimizde taşımalı öğrenci ihalelerinin tamamlanmaması eğitim öğretim adına tam bir yüzkarasıdır.
İlimiz merkezinde taşımalı ihalelerini beceremedikleri gibi her ne hikmetse taşınacak öğrenci sayısını saklamayı beceri sayan yeni Türkiye’nin yeni yöneticilerinin eğitim ve öğretim adına yaşattıkları tam bir içler acısıdır.
İlimizde Milli Eğitim Bakanlığının öğrenci sayısının azlığı nedeniyle kapattığı okullardan taşınma kapsamı içindeki öğrenciler neredeyse 3 haftadır okullarına kendi olanakları ile gitmeye çalışmaktadırlar. Ulusal medyaya da yansıyan bu durum kimi yerde pat pat ile kimi yerde de oto stop gibi yöntemlerle öğrencilerimizin okullarına kendi olanakları ile ulaşmaya çalışmalarına neden olmakta bu durum ise ballandıra ballandıra anlatılan 21. yüzyıl Türkiyesine hiç yakışmamaktadır.Bugüne kadar taşıma ihalesinin bitirilmemesi kimin hatasıdır.? İhalelere kim müdahale etmekte yenilenen ihalelerin tekrar edilmelerinin gerekçeleri nelerdir? Taşıma ihalelerinin yenilenme gerekçesi acaba seçim öncesinde oy kaybetmeyelim kaygısı mıdır yoksa birileri de kupon arazi gibi taşımalı ihale peşine mi düşmüştür?
İhaleleri ve taşınacak öğrenci sayısını saklamayı beceri sananlar binlerce öğrencinin taşınması bir yana taşınan öğrencilerin yemek ihalesini de yapmayarak öğrencilerin aç kalmasına neden olduklarını nasıl saklayacaklardır? Bunun yanı sıra ihalelerdeki gecikmeyi “ihalelere itiraz süresinin bitmesini bekliyoruz” gibi abuk subuk bir gerekçe ile örtmeye çalışanlar her ihaleye itiraz edilebileceği düşünüldüğünde ve her ihalenin itiraz süresinin geçmesi beklendiğinde yıl sonuna kadar hiçbir öğrencinin taşınamayacağını göremiyorlar mı?Bu laftan ve işten anlamazlar daha okullar açılmadan her okulun belirlenmiş alım sahasında kaç öğrencinin taşımalı olacağını tespit edemeyişlerini nasıl açıklayacaklar.? E-okul sisteminde her okulun öğrenci alım sahasında kaç öğrencinin olduğu ve bu öğrencilerden kaçının taşımalı olacağı sayısal olarak belirlenebilecek ve okullar açılmadan taşıma ve yemek ihalesi yapılabilecekken ihalelerin bu kadar geciktirilmesinin sorumluları nasıl işin başında oturmakta ve onlardan neden hesap sorulmamaktadır.? Kadrolaşma öylesine pervasız ve öylesine yandaş koruma üzerine yapılmıştır ki birebir görüştüğünüz bazı yetkililer de muhatap oldukları birtakım yandaşlar için ağza alınmayacak laflar ederken diğer yandan sistemin çarkları içinde olduklarından ellerinin bağlı olduğundan dert yanmaktadırlar.
Eğer Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri taşımalı öğrenci ihalesini okullar açılmadan önce yapmak istiyorlarsa e-okul sisteminden okullarca tespit edilecek taşımalı öğrenci sayısı ile belirlenen ücret üzerinden İhaleyi yapar ve aylık olarak okullardan gelen sayı üzerinden de ödemeyi yapar. Ayrıca ihaleye itiraz süresinin sonunu beklemez ve ihalenin sonunda herhangi bir nedenle iptal söz konusu olduğunda yeni ihale sonuçlanana kadar eski yüklenici ile taşımaya devam eder. Tabi bu arada hata yapandan da hesabını sorar.Yoksa bugünkü gibi bu yetersizler ve kifayetsizler güruhunun yükünü 20 bin civarında öğrenci çekmez. Bir daha da bu liyakatsiz ve beceriksizler ordusu salt yandaş olma adına bir koltuk talep ederken iki kez düşünmek zorunda kalır. Çünkü bu ülkenin geleceğini teslim edeceğimiz çocuklar ve gençler bu kadar beceriksiz insanların eline bırakılmamalıdır. Ancak bugünkü mantık ne yazık ki ne yaparsan yap bendensen eğer yaptığına devam edebilirsin anlayışıdır. Demokratik ülkelerdeki yerleşik anlayışa göre eğer biri hata yaparsa bunun bedelini mutlaka ödemelidir ki toplumun kamuya güveni sarsılmasın, yandaş olma adına yanlış yapanın yaptığı yanına kar kalmasın. Yoksa birilerinin dediği gibi ortaya çıkan her olumsuzlukta istifa merciinin dillendirilmesini pişkinlikle karşılayacak densizler çıktığı gibi, iş kazaları adı altında işlenen iş cinayetlerini, başkentin göbeğinde bombalarla yapılan katliamları “fıtratın tecelisidir” diye nitelendirebilirler.
Onlar, zincirin halkası gibi birbiri peşi sıra ve hepsinin de zincirin baş halkaya yaptıkları dalkavuklukları ve biatları saadet zincirinin kopmaması üzerinedir. Ancak ne yazık ki gerçek olan ve kürsülere çıkıldığında tek ayak üstünde bin bir gece masallarını aratmayacak yalanlar ile çizilen pembe tablo bugün Ankara’ da kızıla, Zonguldak’ta taşıma ihalesi yapılmadığı için düşülen yolda çamur rengine dönmektedir.
Bizler artık hangi yetkiliyi göreve çağıracağımızı da bilemiyoruz.. Çünkü göreve çağırdıklarımızın gözleri görmez,kulakları duymaz ağızları doğrular dışında her şeyi konuşan bir aygıta dönüşüyor.Tıpkı katliamlardan en azından siyaseten sorumlu olanların bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyişleri gibi.
Yapışın o koltuklara,sakın kalkmayın.. Sizi oraya getirenlere de sımsıkı sarılın ama nereye kadar?"
YORUM YAZ