Sevgili Okurlar,
Malum; hükümet kurulamadı ve tekrar bir seçim sürecine girdik. 1 Kasım Erken Genel Seçimleri’ne hazırlanıyoruz.
Medya Herkül olarak yayın hayatına başlarken esas aldığımız temel çizgilerimizden biri vatandaşa yardımcı olmaktı. Bu amaçla da taraf olmayacağız, dedik. Burada taraf olmamaktan kastımız, yanlış gördüğümüz şeyleri göz ardı edip o yanlışa taraf olmamaktır. Bizim tabii ki bir tarafımız var. O da haklıdan, doğrudan, Hak’tan, mazlumdan, mağdurdan yana olmaktır. Şu ana kadar bu doğrultuda yayın hayatımıza devam etmekteyiz ve böyle de devam edeceğiz. Çizgimiz gereği, bildiğimiz gerçekleri de kamuoyu ile paylaşmazsak yanlış yaptığımızı düşünürüz. Gündemde seçim olunca da haliyle bu konudaki bilgilerimizi sizlerle paylaşmak istedik.
Yazacaklarım birilerinin hoşuna gitmeyecektir. Sorun değil; ben bildiğim gerçekleri paylaşır takdiri okuyucularımıza bırakırım.
7 Haziran Genel Seçim sürecini sizlere anlatmamın bir anlamı yok. Hepimiz yaşadık; biliyoruz. Fakat bilmediğimiz bazı hususlar var. Bunlar da tamamen benim de aday adayı oluşumdan, aynı ortamda bulunmamdan ötürü yaşadıklarım ve gözlemlerimdir. CHP’den aday olan dört vekil adayı ile ilgili birebir yaşadıklarım oldu.
Sayın Turpcu ve il başkanı Sayın Koltuk bana verdikleri basit bir sözü dahi yerine getirmediler. Kimse yanlış anlamasın; kişisel menfaatler gözeterek şahsım adına talep ettiğim bir durum değildi konu. Ayrıca şahsım adına bugüne değin hiçbir siyasiden talebim olmamıştır. Buradaki temennim, CHP’de yaşadığım, gördüğüm eksiklikleri bir partili olarak Genel Başkan’ıma iletebilmek için kendisiyle görüştürülme isteğiydi. Bu görüşmeyi sağlayacaklarına söz vermelerine rağmen yerine getirmediler.
Bu görüşmeyi tanımadığım, şimdi tayini çıkan Zonguldak Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi’nde görevli bir yetkilimiz sağladı. Düşünün; Zonguldak’ın hak ve menfaatlerini gözeteceğini iddia eden milletvekili adayı ve il başkanı olan partilim, verdikleri sözü yerine getirmiyor, bir devlet memuru ise beni tanımadığı halde çözüm üretmek için gayret sarf ediyor.
Şimdi sormak istiyorum: Bahsettiğim kişilerin artık söylemleri ile icraatlarının örtüşeceğine nasıl inanayım?
Bu görüşme Çaycuma havalimanı VIP Salonu’nda gerçekleşti. Yaklaşık on beş dakika süren görüşme sonunda Harun Akın Bey yanıma gelerek; “Sanki bizim sözcümüzmüşsün gibi on beş dakika hep sen konuştun. Zonguldak’ın bu kadar sorunları varken…”, demez mi? Bir sabır çekerek Genel Başkan’ımızın yanında sesimi çıkarmadım. Düşünün bu milletvekili adayını… Zonguldak’ın sorunları varmış da bunu uçağa binerken ancak söyleyebilecek kapasiteye sahipmiş kendileri.
Sayın Akın! Adama sorarlar; Daha önce vekildin; Zonguldak’ın bu kadar sorunları vardı ve biliyordun da neden o zaman gereğini yapmadın? Biz senin saatlere varan konuşmalarını sabırla dinlerken rahatsız olmuyoruz da sen bir vatandaşın Genel Başkan ile konuşmasından neden rahatsız oluyorsun? Neden sürekli “Hep ben!”, egosu var sizde? Bu ego ile mi Zonguldak halkına hizmet edeceksin? Kusura bakma da ben bu zihniyete destek vermem.
Gelelim Ünal Demirtaş’a…
Demirtaş aday olduğunda; “Erdemir’deki 17 işyerinin Belediye tarafından mühürlenmesi sebebiyle yaklaşık yedi yüz kişiyi direkt, 3 bin kişiyi de dolaylı yoldan mağdur eden uygulamanın kaldırılması noktasında eylem yapalım; eylemde her türlü katkıyı ben sağlarım, emekçinin hakkını savunan bir partinin vekil adayı olarak başı çekmek sana yakışır.”, dedim. Ama o bu önerimi ilçe teşkilatına havale etti. Şimdi ben bu şahsın; “Ereğli ve bölgeye katkı sağlayacağım.”, demesine inanacağım, öyle mi?
Konuyu anlamadan, sormadan partililiğime laf edecek şekilde kaş yaparken göz çıkaracak tarzda konuşan Sayın Demirtaş mı bizi temsil edecek ? Hiçbir katkısı yok iken kendi imkanlarımla gerek partimin gerekse onun seçim çalışmalarını yaparken mitinge giderken kaza yaptığımız halde bir geçmiş olsun demeyen Sayın Demirtaş mı bu bölgeye vefa gösterecek ? Oysa biz onun için elimizden geleni yaptık. Tanıtım aracındaki ses sisteminden ötürü işimizin takibi için günlerce Erdemir yetkililerinin mantıksız uygulaması ile fabrika sahasına giremedik. Şimdi bu vefa duygusundan yoksun şahıs tekrar aday olacak da ben destekleyeceğim, öyle mi!?
Deniz Yavuzyılmaz’a gelince…
İlk defa Genel Merkez’de Bülent Tezcan Bey’in makamında karşılaştık ve tanıştık. Önseçimde 2.sırayı elde edince ortak bir dostumuza; “Kontenjanın Ereğli’ye uygulanması için elimden geleni yapacağım.”, demişti ve ben bunu dediğini çok iyi biliyordum. Oysa Bülent Tezcan’ın yanında tam tersi bir tavır sergileyerek önseçim sıralamasının uygulanmasını savundu. Ben, dedikleri ile yaptıkları örtüşmeyen insanlara asla güvenmem. Nabza göre şerbet verenlerden topluma bir fayda gelmez. Onlar sadece kendi amaçları doğrultusunda tüm imkanları zekice kullanarak, gönülleri çelerek bir yere kendileri için gelmeye çalışırlar. Bu ortak dostumuzla bu olaydan sebep aylarca konuşmadık.
Sevgili okurlar,
Bu güne değin tespitlerimde, öngörülerimde, insanların gerçek yüzlerini tespitlerimde yanıldığım söylenemez. Beni bilenler, tanıyanlar iyi bilir. Ben ülkemizdeki çarpık siyaset işleyişinden anlamam; haz da duymam. En son söylenecek lafı ilk önce söylerim. Düşüncelerimi paylaşmaktan çekinmem. Yüreğimden oluşan, kafamdan geçen ne ise aynı şekilde dile dökerim. Bu bazıları için doğru, bazıları için yanlış olabilir. Ama ben buyum, vicdanımı sızlatan hiçbir şeyi yapmam. Bunları da yaşadığım, bildiğim halde sizlerle paylaşmamak vicdanımı sızlatacağı için ben üstüme düşeni yaptım, diyorum. En doğru kararı yine sizler vereceksiniz…